Fiili Ayrılığa Dayalı Boşanma Davası Tarihe Mi Karışıyor?

**Güncelleme: 27 Kasım 2024 ÇARŞAMBA günkü Resmi Gazete‘de yayınlanarak yürürlüğe giren 7532 sayılı Kanun‘un 13. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesi aşağıdaki gibi yeniden düzenlendi.

“Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın REDDİNE karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak BİR YIL geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine BOŞANMAYA karar verilir..”

Böylelikle, fiili ayrılığa dayalı boşanma tarihe karışmamış oldu. 3 yıllık sürenin 1 yıla indirilmesi ile fiili ayrılığa dayalı boşanma kolaylaştırıldı.  Aşağıdaki yazı Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında yazılmıştı. Yapılan düzenleme ile yazımızdaki endişeler giderilmiş oldu.

********************************************************************************************

Anayasa Mahkemesi, 19 Nisan 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan kararı ile  Türk Medeni Kanunu’ndaki

“Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”

hükmünün iptaline karar verdi. (AYM, 2023/116 E., 2024/56 K. 22.02.2024)

Değişiklik 9 ay sonra 19 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu tarihe kadar yeni bir yasal düzenleme yapılmaz ise, Fiili Ayrılığa Dayalı Boşanma Davası tarihe karışacak.

Karşı tarafın kusurunu ispatlayamadığı için boşanma davası reddedilen kişilerin üzerinden uzun zaman geçmiş olsa bile boşanmaları imkansız hale gelecek.

Oysa ki, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı incelendiğinde, iptal sebebi olarak kanun maddesindeki üç yıl sürenin çok uzun olmasının Anayasa’nın 13. Maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı olması gösterilmektedir.

Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Söz konusu kural, her ne kadar elverişli ve gerekli  bulunsa da amaca ulaşmak bakımından orantılı olmadığı için iptal edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şu şekildedir:

“ortak hayatın yeniden kurulamadığı hâllerde makul olmayan bir süre boyunca ilgililerin boşanma kararı elde etmelerine imkân tanınmadığı anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle kural, ortak hayatın yeniden kurulamadığı hâllerde evlilik birliğini uzun bir süre boyunca sona erdiremeyen ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklemektedir.

Bu itibarla özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile aile kurumunu koruma amacı arasında makul bir denge sağlamayan kuralın orantılılık alt ilkesi yönünden ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.”

Anayasa Mahkemesi, kendini kanun koyucu yerine koyarak, kanun maddesindeki süreyi kısaltamayacağı, mesela üç yıllık süreyi bir yıla indiremeyeceği için ilgili fıkranın tamamını iptal etmiş, kuralın 9 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırarak, bu konuda yeni yasal düzenleme yapma sorumluluğunu TBMM’ye bırakmıştır.

Ancak TBMM’nin geçen süreye rağmen TBMM’nin AYM’nin ret kararına uygun olarak, 19 Ocak 2025 tarihine kadar fiili ayrılığa dayalı boşanma için daha kısa süre öngören bir düzenleme yapmaması halinde Fiili Ayrılığa Dayalı Boşanma tarihe karışacak ve kusurlu eşin boşanması imkansız hale gelecektir.

Leave a Comment