Depremde Tehlike Sorumluluğu
Tehlikeli bir işletmenin işletilmesi ve faaliyetlerinin yürütülmesi nedeniyle oluşan zararlarda, failin herhangi bir kusuru bulunmasa, objektif özen veya gözetim ödevleri ihlal edilmese dahi tehlike sorumluluğu doğar. Tehlike sorumluluğuna ilişkin hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 71. maddesinde düzenlenmiştir:
MADDE 71- (1) Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.
(2) Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arz eden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arz eden işletme sayılır.
(3) Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.
(4) Önemli ölçüde tehlike arz eden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.
Tehlike sorumluluğun şartları
Tehlike sorumluluğunun meydana gelebilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir:
1-Tehlike kaynağı bir işletme olmalıdır. Tren, uçak, gemi işletmeleri, liman işletmeleri, petrol rafinerileri, enerji santralleri, barajlar, kimyasal madde üreten tesisler, akaryakıt istasyonları gibi, zarar verme olasılığı çok yüksek ya da büyük zarar doğurabilecek işletmelerden kaynaklı zararlarda tehlike sorumluluğu oluşabilir.
2- Bu işletme, her türlü özen gösterilse bile, yapılan işin niteliği nedeniyle çevreye sık sık veya ağır biçimde zarar verebilecek bir işletme olmalıdır. Eğer işletme ağır veya sık sık zarar vermiyor ise işletme sahibi, tehlike sorumluluğu kapsamında sorumlu tutulamayacaktır.
3- İşletmeye özgü tehlikeler ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Tehlike sorumluluğunda kurtuluş kanıtı gösterilemez. Mücbir sebep veya üçüncü kişinin ağır kusuru her zaman illiyet bağını kesmez.
Yapı Malikinin Sorumluluğu ile Tehlike Sorumluluğu Arasındaki Farklar
Her yapı eserinin ağır veya sık sık bir tehlike meydana getirme ihtimali yoktur. Yapı eserlerine tehlike sorumluluğunun uygulanabilmesi için çevre için tipik tehlike arz etmesi gerekir. Mesela limanlar, rafineriler, barajlar ve enerji santralleri gibi yapılarda tehlike sorumluluğu hükümlerinin uygulanabilir.
Depremin Mücbir Sebep Olması ve Tehlike Sorumluluğu
Mücbir sebep, sorumlunun kontrolü dışında meydana gelen, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan ve bir borcun ihlaline veya zararın oluşmasına mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, olağanüstü olaydır. Bu bakımdan deprem, bir tabiat olayı olarak karşımıza çıkan bir mücbir sebeptir.
Mücbir sebep, çoğunlukla uygun illiyet bağını keser. Bununla birlikte, tehlike sorumluluğunda mücbir sebep, her zaman uygun illiyet bağını ortadan kaldıran bir sebep sayılmaz. Zira tehlike sorumluluğunda haksız bir olgu değil, tehlikeli bir olgu söz konusudur. Bu nedenle, deprem tehlike sorumluluğunun uygulanmasını engellemez.
Tehlike Sorumluluğu Bulunan İşletme Örnekleri
Deprem bölgesinde faaliyet gösteren ve faaliyetleri kapsamında doğrudan ya da dolaylı olarak bir zarar meydana getirebilecek her türlü işletmenin tehlike sorumluluğu doğacaktır. Tehlike sorumluluğunun doğabileceği işletmelere örnek olarak tren, uçak, gemi işletmeleri, liman işletmeleri, petrol rafinerileri, enerji santralleri, barajlar, kimyasal madde üreten tesisler, akaryakıt istasyonları verilebilir.
Tehlike Sorumluluğunda Zamanaşımı
Tehlike sorumluluğunda zamanaşımı, diğer kusursuz sorumluluk türlerinde olduğu gibi Türk Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesinde düzenlenmiştir.
MADDE 72- (1) Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
(2) Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
Bununla birlikte özel bir kanun hükmünün özel bir zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında TBK m. 72 uygulanmaz.
Ateşkan Hukuk Bürosu‘na WhatsApp (+90(544) 288-5280) veya email (yusuf@ateskanhukuk.com) yolu ile ulaşabilirsiniz.